ÇOCUKLAR DA DEPRESYONA GİRER
Yetişkinlerin yaşam mücadeleleri, stresle başa çıkma, sorumluluk alma, yaşamı değerlendirme ve bilinçli olma halinden olsa gerek, depresyona girmelerine hak verir, anlayış gösteririz. Ancak depresyona çocukların penceresinden bakıldığında, yetişkinlere kıyasla olumlu ve olumsuz tarafları vardır. Öncelikle çocuklar kendi yaşamları hakkında karar verme yeteneğine sahip değildir. Ailesine bağımlıdır, yetişkinlerin kontrolünde ve yönlendirmesindedir. Gelişmekte olan bir canlıdır. Başka bir deyişle çeşitli gelişim basamakları geçirir ve her gelişim basamağında çözümlemek zorunda oldukları farklı problemlerle karşılaşırlar. Bu problemlere karşı elde ettikleri yetenekler yetersiz ise uyum sağlama sürecinde ve diğer yaşantısal olaylarda uyum sağlamakta zorlanırlar. Oldukça yaygın bir deyiş der ki; gelişme süresi en uzun canlı insandır. Bu esnada çocuk içten ve dıştan etkilenmelere en açık olduğu bir süreçten geçer. Çocuğun gelişim sürecinde edindiği davranış kalıpları çocuğun depresyonunu örter, depresyonun anlaşılmasını engeller. Çocuğun yedi yaşına kadar dili yeterince kullanamaması, kendini daha çok davranışlarıyla ifadeye etmeye yönelmeleri vb. sebepler çocuğun iç dünyasında yaşadıkları fırtınaları anlamamızı engeller. Bu yüzden de çocuklarda depresyonu ancak gelişim dönemlerine ayırdığımızda daha iyi anlarız. Yaş grubuna göre sınıflandırmak gerekirse sırasıyla bebeklik, oyun çocukluğu, okul çocukluğu, ergenlik dönemleri depresyonlarından bahsedebiliriz.
Çocuklarda yaşanan depresyon iki sebeple ciddidir:
Birincisi: çocukların gelişimini durdurması açısından bilhassa önem taşır. Duygusal, sosyal ve psikolojik gerilemelere, saplanmalara yol açabilir. Hatta ileriye dönükte hassasiyetler ve izler bırakabilir. Çoğu yetişkin depresyonlarında, çocukluktan kalan izler ve hassasiyetler bulunabilmektedir.
İkinci etkisi ise, aile işlevlerini bozmasıdır. Aile dinamik bir yapıdır ve aile üyelerinden birinin sıkıntısı bütün aileyi olumsuz etkiler. Örneklemek gerekirse eğer çocuğun eli ateşteyse bunun acısını başta anne, baba ve tüm yakınları hisseder. Aile, tedavisi mümkün olan depresyonlu çocukların davranışlarını da yönlendirmekte zorlanır. Çocuğun davranışlarında inatçı bir hal vardır. Halbuki çocuklar bu dönemlerinde oldukça güçsüz ve kontrol edilmeye muhtaçtırlar. Sonuç olarak yetişkinlerin yönlendirmelerine açıktır. Ancak ailenin çaresiz kalması halinde, aile yapısının tutumuna göre işler daha karmaşık bir hal alabilir. Aile içi çatışmalar artar, karşılıklı suçlamalar olur. Hatta çocuğun depresyonda olduğunun kabullenilememesi, depresyonun tedavisini güçleştirmekle kalmaz ağırlığını da artırır. Bu yüzden çocukluk ve ergenlik depresyonlarında ailenin de tedaviye katılımı çalışmayı büyük oranda kolaylaştırır.
Çocukluk depresyonunu; başarısızlığa uğramak, hayal kırıklığı yaşamak, geçici stres yapıcı etkenlere yada evdeki durumdan kaynaklanan bazı bunalımlara maruz kalmakla karıştırmamalıyız. Bazı durumlarda görülen üzüntüler de benzer geçici duygusal çöküntüler içerebilir ancak depresyon uzun süren ve ciddi sıkıntıların olduğu bir durumdur.
Bebeklikte Depresyon (0-18ay): Daha çok anneden ayrı kalma ve ihmal durumlarında ortaya çıkar. Annenin yokluğunda, vefatında, hastalık sebebiyle hastanede çok uzun süre kalma halinde yada annenin ağır hastalıklarında görülebilir.
Bebekte uzun süren ağlama nöbetleri,
Küskünlük,
İştahsızlık,
Kendi kendine sallanma, vurma,
İçe kapanma, çevreye karşı ilgisizlik,
Uyku bozuklukları,
Sindirim problemleri görülebilir.
Düzenli bağlanacağı anne ilişkisi kurulduğunda bebek, sevgi ve ilgi aldığında yavaşça düzelir.
Oyun Çocukluğu Depresyonu (2-7yaş) : İç dünyadan çok dış dünyanın etkisi altındadır. Özellikle anne, baba ve aileye bağımlıdır. Çabuk unutan ve algılayamaz zannedilse de sünger gibi bir zihni vardır. Bütün olup biteni emer. Konuşma yeni başladığından daha çok beden dilini kullanır. Fantastik bir zihne sahiptir. Dolayısıyla depresyonda aşağıdaki belirtilerin bir kısmı görülebilir:
Korku ve endişeler,
Bağımlılığın artması, annesiz bir odadan diğerine gidememe, yalnız yatamama,
Okula ve yuvaya başlama çağında okul korkusu,
Uykuda değişiklikler az uyuma yada çok uyuma, kabus görme
İştahsızlık, mızmızlık, can sıkıntısı,
Üzüntü,
Sürekli şikayetçi olma, arkadaşlıkta uyumsuz olma, sosyalleşememe,
Düşük kendine güven,
Baş ağrısı, mide ağrısı gibi fiziksel şikayetler,
Doyumsuzluk hali,
Aşırı hayal kurma ve ona sığınma,
Hareketlerinde yavaşlama yada aşırı hareketlenme,
Ağlama nöbetleri,
Kıskançlık,
Kaka kaçırma, gece işemeleri,
Sık mastürbasyon,
Edinmiş olduğu, öğrenmiş olduğu davranışlarda gerilemeler.
Okul Çocukluğu Depresyonu (8-11 yaş): Çocuğun dile hakimiyeti daha çok artmıştır. Kuralları anlar ve değerlendirir. Okul ve dış çevre daha fazla önem kazanmıştır. Aile dışı etkilere daha açıktır. Öğretmenin söylediklerine, arkadaşlarının hareketlerine duygusal tepkiler gösterir. Depresyonda şunlar görülebilir:
Sürekli üzgün olma hali
Takıntı,
Kendini değersiz hissetme, ikinci sınıf hissetme çocuklar bunu genelde;”ben aptalım kimse beni sevmiyor” diye ifade ederler,
Eskiden zevk duyulan aktivitelere ilgisiz kalma,
Uykuda değişiklikler,
Karın ağrısı, baş ağrısı ve buna benzer nedensiz ağrılar,
İçe kapanıklık yada aşırı hareketlilik,
Okul başarısızlığı,
Okula gitmede isteksizlik,
Okul fobisi,
konsantrasyon bozukluğu,
Dikkat dağınıklığı,
Tikler,
İsteksizlik, hevessizlik,
Hırçınlık, kendine ve çevreye zarar verme,
Hiçbir şeyden memnun olmama hali.
Ergenlik Depresyonu : çocukluktan yetişkinliğe geçme evresidir. Fiziksel ve ruhsal bir dönüşüm içerisindedir. Hormonsal ve fiziksel özelliklerinde değişmeler göstermektedir. Dış çevre çok ön plana geçmiştir. Kimlik karmaşası yaşar ve oldukça hassas ve alıngandır. Bu dönem depresyonlarında şunlara rastlanır:
Belli belirsiz boşluk hissi,
Evden kaçma veya kaçma hakkında konuşma,
Açıklanamayan sinirlilikler, gerginlik,
İletişim güçlüğü, ilişkilerde zorluk,
Kurallara karşı gelme,
Düşük performans,
Öfke patlamaları,
Şikayetler, dünyayı umursamayan davranışlar,
Sosyal izolasyon,
Reddedilmeye, eleştirilmeye hassasiyet,
Alkol ve madde bağımlılığı,
Fiziksel şikayetler baş ağrısı ve karın ağrısı gibi,
Kendini değersiz hissetme,
Suçluluk, intihar düşünceleri ve girişimi,
Aşırı duygusallık,
Abartılı aşık olma, aşk acısı çekme,
Daha evvelden ilgi duyduğu şeylerden zevk almama,
İştah veya kiloda belirgin değişiklikler,
Uykunun artması yada azalması,
Okul başarısızlığı,
Sık okuldan kaçma, yalan söyleme, hırsızlık,
Aşırı isyankarlık, düşmanca davranışlar,
Israrcılık,
Üzgün,
İrrite edici davranışlar,
Kılık ve kıyafetinde özensizlik,
İşbirliğinden kaçma,
Uyum güçlükleri,
Kendine ve etrafına zarar verici hareketler,
Odaya çekilme,
Aileden uzaklaşma
Çocukları en iyi anne babalar tanır. Çocuklarındaki davranış değişikliklerine ve hareketlerine dikkatli yaklaşılmalı.
Yukarıda bahsedilen belirtilerden dört, beş kadarı, birkaç hafta devam ettiğinde vakit kaybetmeden bir uzmana danışılmalıdır.
Aileler genelde çocuklarındaki davranış değişikliklerini ya konduramaz, kabul edemez yada şımarıklık olarak görürler.
Bazen sıkıntılar ani bir yaşam olayı üzerine başlayabilir. Okula başlama, aileden birinin vefatı, kaza, aile fertlerinin geçimsizliği, boşanma, kavga, ev değişikliği, bir kardeşin doğumu, ekonomik kriz,…vs. bazen de kronik bir seyir vardır aylarca yavaş yavaş gelişir, ağırlaşarak devam eder.
Durumun kişiselleştirilmesi ceza yöntemine baş vurulması genelde durumu daha da kötüleştirir. İletişim bozulur. Ergen yada çocuk büyük bir destek mekanizmasından, aile desteğinden eksik kalır. Yalnızlığı artabilir, sıkıntılarını çözmek için daha büyük bataklıklara girebilir.
Erken teşhis ve tedavi oldukça önemlidir. Aile çocuğun depresyonu hakkında bilinçlenip durumu kabullenmeli ve bir an önce çocuğu, tedavisi mümkün olan bu rahatsızlıkta, işin uzmanına yönlendirmelidir.
Çocuk ve ergenlerin tedavisinde kişi ve çevresi bir bütün olarak değerlendirilir. Aile, çocuk, okul, çevre ve tedavi ekibi işbirliği içerisinde tedaviye başlanır. Çocuğun durumuna göre oyun terapisi, bireysel psikoterapi, aile danışmanlığı, aile terapisi, ilaç tedavisi uygulanır.